Büyükçe gözleri vardı
Kalın çerçeveli ince camdan gözlüğü.
İri kıyımdı çamdan yarma
Mangal yürekliydi.
Bir kasırgaydı sevgisi
Döndürürdü başını insanın
Alabora ediverirdi bir anda
Sarar sarmalardı,
Öperdi yanaklarından.
Yalnızdı.
Kimseyle konuşmazdı.
Hep susardı.
Belli onunda özlemleri
Onunda umutları vardı.
Yüreğinde taşıdığı yaralar
Anlında satır, satır kabarmıştı.
İçli içli ufka bakardı.
Derinden bir oh’la of’u katık yapıp
Dumanından çekerdi sigarasının.
Uzun uzun bakardı gözlerime.
Sevgiyi anlatırdı gözleri
Yaşamayı ve umudu.
Karanlığa doğan yıldızlar gibi
Işıldardı mas mavi gözleri.
Sabahın ilk saatlerinde
Denizi yaran kızıldandı saçları.
Kuşları severdi; kargaları da
Kafeslerden korkardı.
Her cümlesinin ana fikrinde
Bir çocuk gibi yatırırdı özgürlüğü.
Bir seferinde anlatmıştı bana
Elinde siyah beyaz bir fotoğrafa bakıp.
Sarı saçlıydı
Orta boylu balık etinde
Güzelce bir kızın resmi, onun dilinden.
Sevdim, sevdim, sevdim derken
O kocaman gözlerinin çehresi yaşlarla dolmuştu.
Titriyordu resmi tutan elleri
O artık bir melek diyordu
Kısık dudaklarının arasından.
Bulutları gösteriyordu, mavilikleri
Sonra dudakları da bakışları da susuyordu.
Sustuğunda bir meleğin gelip saçlarını okşadığını söylüyordu.
Aynı küçükken annesinin yaptığı gibi.
Sustuk.
Saçlarımız okşanırken beraber...
SairtekkaS
2 yorum:
var mıydı, yok mu yoksa?
izi benliğin en gizil köşesinde dururken, tarihte birim birim birikmişti oysa
işte yansıdı hayata;
yansıdı doğaya
biziz sessizliğin sesi...
rüzgar yalarken saçlarımızı...
Fikret Ağçiçek
Merhaba, ben Handan'ın arkadşı Mürüvvet.
Yusuf Hayaloğlu'nu çağrıştırdın dostum.
Yorum Gönder