23 Mayıs 2008 Cuma

YİRMİ DÖRDÜNCÜ PERDE

Hayat bir rastlantı.
Tıpkı gözlerinin gördüğü
Ellerinin dokunduğu
Ve kulaklarının duydukları gibi.
İçine soluduğun havayla bir bütün
Ki!
Saçlarında usulca dolanan bir el gibi
Gözlerine ansızın saplanıp kalır
Bir çift gözbebeği.
Büyür yavaşça...
Belki de hiç farkında bile olmadığın
Bir duygu sarıverir yüreğinden başlayarak tüm bedenini.
Korkuların büyür sanırsın
Umutlarınsa yavaş yavaş kaybolup ta gider.

Bir ocak ayında,
Bir Çarşamba sabahında,
Uyanıp ta baktığında aynalara
Yüzü başka,
Kendi başka,
Biri karşılayıverirse ki seni
Hayatın bağlı kıldığı bir oyunda
Kendi rolünden başka
Ne kalmıştır ki sana dair.
Özlemlerin bir rüzgar uğultusuyla
Kayıp gittiği bu boşluğun
Bir anlamından öte
Yüklendiği anlamsızlıkların açıklaması ne olabilir ki.

Hayat açıklaması zor.
Yaşandıkça var olan
Ve ne kadar yaşanmışsa o kadar zorlaşan.
Çocukluğun yüklediği sevgi sağanağı çoktan tükenmiştir artık.
Bulutlar çekilmiş kavurucu bir güneşin altında
Eriyen kar taneleri gibidir mutluluk.
Bir bakmışsın çok vardır sığdıracak yer bulamazsın
Bir bakmışsın ki gittikçe azalmış yüreğinden
Boşlukları dolduracak kadar sevgi kalmamış.
Hayat ne tuhaftır.
Farklı boylardan
Farklı güzelliklerden
Bir çok insanın sahnesinde
Kendini tutunabilir hissettiğin tek yer
Yaşayabildiğin kadar yalnızlıklarındır.
Korkmam mı gerek,
Yoksa korkman mı.

Şu an avuçlarında tuttuğun her neyse
Ya da gözlerinle gördüğün
Kulağına gelen seste ne yüklü
Yetinebiliyor muyuz adına mutluluk dediklerimizle.
Ya da yetinebileceğimiz sevgilere gücümüz yetebiliyor mu.
Bu oyunun başı da belli
Ve tabi ki sonu da.
Bu oyunun yirmi dördüncü perdesinde
Kucak dolusu mutluluklar....

SairtekkaS

Hiç yorum yok: