17 Mayıs 2008 Cumartesi

ŞÖLEN

Her güzelliğin ardında hüzün vardır.
Baharın coşkusu bırakır yerini
Kasvetli kış akşamlarına.
Düğünlerde çınlayan meydanlar,
Halayla adımlanmış her karış toprak;
Sessizliğe sırdaş olur,
Güzelliğin hemen ardından.

Az önce elini tuttuğu sevgili,
Şimdi yok yanında.
Ve o ne bakış öyle;
Boş ama bomboş.
Yalnızlığın hüznüdür bu
Sessiz ve vurgun.
Ama yılgısız.
Ve de çaresiz.
Bir savaş yerinin sessizliği gibi,
Bitkin.
Ve her an bir şeyler olacakmış gibi
Tedirgin.
Ürkek bir ceylan gibidir.
Sevmelerin ardından korkak ve kaçmaya hazır.
Bir o kadar da güzel,Yalnızlığın melodisini mırıldanmak.

Aynada görmek yorgun argın suratını.
Zorlamak kendini gülmeye.
Güzelsinle telkin etmek kendini.
Ama hep çatışmak içten içe.
Güzel anların ardından sigara dumanı gibi
Yükselmek,itilmek,alçalmak,kakılmak,
Ve bir anda kaybolmak.

Her şölenin ardında bir hüzün gelir.
Yüreğimin bir kuş gibi ürperen yarısında
Şölen biter.
Kuş uçup gider yerinde tırnak yarasıyla.
Aşkta böyledir.
Binlerce umudu getirir beraberinde.
Hava güzeldir.
Ay güzel, yıldız güzel, güneş güzel.
Hepsinden mühimi yar güzeldir.
Aşk güzel.
Ama kayıp giderse parmaklarının arasından
O zamanda çektiğin acı güzeldir.

Her şölenin ardında bir hüzün gelir.
Hayat bir şölendir;
Yaşam bir şölen.
Tabiat anayla dost
Anayla, babayla, kardeşle, arkadaşla.
Her gün senin için doğar güneş
Ve yalancı hüzünler yaratır gece.

Acılarla ve mutluluklarla yapılmış
Bir çoban salatasıdır hayat.
Kimi bol acılı; kimi çok tatlı
Kimiyse karışık tarafından tadar hayatı.


Ve hayat her haliyle bir şölendir.
Severiz inadına; yaşamayı.
Çiçekleri, dağları, denizleri...
Tarlada başakları,
Memeden akan sütü,
Aldığımız havayı,
Gözlerdeki sevinç yaşlarını severiz.
Günü gelir acıyı severiz.
Yağmur için severiz kasvetli akşamları.
Ve yaşama olan bağlılık için.
Sonraları kavga ederiz.
Çoğu zaman boş yere.
Savaşlar çıkarırız;
Kendi içimizdeki savaşlar gibi.
Kanlı ve bıçaklı.
Savaş içinde dahi çırpınırız.
Hep bir gün daha için.
Bu şölen bitmesin isteriz.
Ve tutar savaşları severiz.
Yok etmeyi severiz.
Dağları, taşları, ağaçları yok ettiğimiz gibi.
Ama bilerek, ama bilmeyerek.

Umutları yok ederiz çoğu zaman
Sevgileri, hayatı.
Kirletiriz doğayı.
Ve yaş keseriz baş keser gibi.
Bize kalan şölen artıklarını
Daha artıklaştırırız yarınlara.
Denizleri kirletiriz.
Bir de yerlere tükürürüz.
Ve yırtarız ozonları.
Belki bilerek, belki bilmeyerek.

Hayat bir şölendir yinede.
Yok etmeyi sevdiğimiz gibi gülmeyi de severiz.
Bu yüzdendir ki en aptal fıkralara bile güleriz.
Hep olmayacak şeyler isteriz.
Elimizdekinin, yüreğimizdekinin kıymetini bilmeyiz.
Sürüsünü otlatan çobandan
Sürüsüne hükmeden hükümdara kadar
Biz aynı şölenin insanlarıyız.
Hepimiz ne az ne çok suçluyuz.
Bize ayrılan senaryoda
Artist veya aktris olmaktansa
Hep figüranlığı seçeriz.
Böylece yaşamımız tehlikeli belki
Ama suçumuz daha az sanırız.

Her şölenin bir sonu vardır.
Ardında ise hüznü.
Yıllarca başkalarının şölenlerinin ardından duyduğumuz hüznü
Bu sefer başkaları duyar kendi şölenimizin ardından.
Ve hüzün yerimizin üzerinden yeni bir şölen başlar.
Ve her şölende olduğu gibi
Ardımızda yıpranmış bir şölen yeri kalır...

SairtekkaS

Hiç yorum yok: