bekledi duvarları gözlerim
maviye çalan bakışlarda
beyaz bulutlara büründü sevinçlerim
şen şakrak kırlangıçlardı uçuşan
kiminde beyaz bir tüy parçası
kiminde boğazımda düğümlenen bir hıçkırık
ve asırlara sığdırılmamış bir yalnızlığı
yüreğime gömeceğim dersin de
yalnızlık çoktan seni terk etmiştir
ve gelse de gelmese de
hep giden sen olmuşsundur artık….
29 Aralık 2009 Salı
9 Kasım 2009 Pazartesi
KİMSELERDENİM
eski aşklar vardır acıtan
birde aşk dahi olmayan eskiler...
eskiler kınını kesmeyen kılıç gibi
keskindir kanatmak için gırtlağını
inandığın kadar insan olma zorunluluğun vardır içinde
bazende hiç inanmazsın akışına bırakırsın her şeyi
bir nehirde sürüklenen tomruk gibi
nehir nereye akarsa sende oraya
nehir ne kadar sağlam bırakırsa seni o kadar sağlamsın yani
hani iki parçaya ayrılmışsanve kalan parçada sen benim diyebiliyorsan
diğer parçada ben diyebiliyorsa
sen paramparça benlere bölünmüşsün
hangi ben sen olabiliyorsa...
bölüneceksen nehre karşı koy diyen bir isyanın sesi varsa içinde
ve bölündüğünde bu ses çoğalıyorsa nehrin sesiyle
hangi sen benimden öte tüm senler aynı sesse
zorunluluktan değildir işte o an insan olmak
ve parçalandıkça büyümektir aslında
tek bildiğin doğru nehirlerin yönünü değiştirmez
ama binlerce doğruya bölünen çığlığın
işte o zaman nehrinde bir türküsü olur...
yüksek dağların karından arındım
toprağın özünü özümle karındım
bugünümde varım yokluğumla yarındım
arşına varmaya kendimden arındım.
kimselerden gelenim ben kimselere giden
varın zerresindeyim yokun gölgesinden
bilsende bilmesende allahın nefesinden
kimselerden sen kimselere sen...
birde aşk dahi olmayan eskiler...
eskiler kınını kesmeyen kılıç gibi
keskindir kanatmak için gırtlağını
inandığın kadar insan olma zorunluluğun vardır içinde
bazende hiç inanmazsın akışına bırakırsın her şeyi
bir nehirde sürüklenen tomruk gibi
nehir nereye akarsa sende oraya
nehir ne kadar sağlam bırakırsa seni o kadar sağlamsın yani
hani iki parçaya ayrılmışsanve kalan parçada sen benim diyebiliyorsan
diğer parçada ben diyebiliyorsa
sen paramparça benlere bölünmüşsün
hangi ben sen olabiliyorsa...
bölüneceksen nehre karşı koy diyen bir isyanın sesi varsa içinde
ve bölündüğünde bu ses çoğalıyorsa nehrin sesiyle
hangi sen benimden öte tüm senler aynı sesse
zorunluluktan değildir işte o an insan olmak
ve parçalandıkça büyümektir aslında
tek bildiğin doğru nehirlerin yönünü değiştirmez
ama binlerce doğruya bölünen çığlığın
işte o zaman nehrinde bir türküsü olur...
yüksek dağların karından arındım
toprağın özünü özümle karındım
bugünümde varım yokluğumla yarındım
arşına varmaya kendimden arındım.
kimselerden gelenim ben kimselere giden
varın zerresindeyim yokun gölgesinden
bilsende bilmesende allahın nefesinden
kimselerden sen kimselere sen...
29 Ekim 2009 Perşembe
Kaybediş
İnsanlar öyle düşündüğü için değildir kaybetmeniz
ölümün alıştırmasıdır kaybetmek
insanlar ne düşünürse düşünsünler
senin kadar hazır durmayacaklar
ölümsüze...
ölümün alıştırmasıdır kaybetmek
insanlar ne düşünürse düşünsünler
senin kadar hazır durmayacaklar
ölümsüze...
26 Eylül 2009 Cumartesi
OLASI
Yanılsama olmak olası
Yanılsayan olmak da
varlık bir problem değil aslında
yanılsanan bir varlığın
yanılsayan varlığa göre
konumudur problem...
dönmek te bunun gibi bir şey
her konumdan farklı bir problem gibi görünsede
dönmüyor olmakta olası...
Yanılsayan olmak da
varlık bir problem değil aslında
yanılsanan bir varlığın
yanılsayan varlığa göre
konumudur problem...
dönmek te bunun gibi bir şey
her konumdan farklı bir problem gibi görünsede
dönmüyor olmakta olası...
16 Eylül 2009 Çarşamba
BİR-2
Toplamaktır aslında eksilten
Birikendir yarım bırakan
BİR'den fazlasına gidemezsin
BİR'den eksiğinede düşemezsin
Ya BİR'in içindesin
Ya BİR'in dışında
Ama
İçide BİR dışıda...
Birikendir yarım bırakan
BİR'den fazlasına gidemezsin
BİR'den eksiğinede düşemezsin
Ya BİR'in içindesin
Ya BİR'in dışında
Ama
İçide BİR dışıda...
8 Eylül 2009 Salı
31 Ağustos 2009 Pazartesi
KÜSÜŞKEN
düşsel bir yorgansı sarışı vardı
hayat kavalın ezgisinden giderken
sular ılık akardı karanlıkta
korkular yalın ayak yürürdü kayalıklarda
dikenlerden çizilen kollar
iterdi ellerin dokunganlığını...
sen karakalem bir tasvirde
gözlerin pembe düşler sadeliğinde bakarken
güneş aynı sıcağında kavururdu
yaşam bir boyut sorunu
noktadan virgüle geçmiş gibiyim
üçüde birbirinden habersiz
son sözün ardı sana bırakılmış...
hayat kavalın ezgisinden giderken
sular ılık akardı karanlıkta
korkular yalın ayak yürürdü kayalıklarda
dikenlerden çizilen kollar
iterdi ellerin dokunganlığını...
sen karakalem bir tasvirde
gözlerin pembe düşler sadeliğinde bakarken
güneş aynı sıcağında kavururdu
yaşam bir boyut sorunu
noktadan virgüle geçmiş gibiyim
üçüde birbirinden habersiz
son sözün ardı sana bırakılmış...
24 Ağustos 2009 Pazartesi
Hayatın Olmadığı Yerdeyim
sana ne diyebilirim ki artık
oluktaki su gibisin sonun kanalizasyon
onunda sonu toprak
belki bir yaprak
bir seher yelinin raksı
güneşin gölgesidir belki esmer bir yüz kıvrımlarında.
bırak ne olduğunu şimdi
hayat ne değildir onu anlat bana
benim çılgın sözcüklerle çalıntı cümlelere alerjim var bilirsin
hayat bir çöplüğün kokuşmuşluğunu duymaksa
burunda alışıyor bu kokuşmuşluğa insanın kendiside
hayatın olmadığı yeri söyle bana ki
bende bileyim yerimi...
aptal bir gülümsemeyi anlatacak gülümsemeler takın
kendinden başka her ne olabiliyorsan onun taklidindesin
eşşeğin kürkünü niye giymez hiç kimseler
eşşek her daim eşşektir
değişmez eşşekliğini hayatın büyük gölgesel oyunlarına.
şimdi ne olduğunla değil
eşşek gibi olmamanla ilgiliyim ben
hayatın olmadığı yerdenim...
oluktaki su gibisin sonun kanalizasyon
onunda sonu toprak
belki bir yaprak
bir seher yelinin raksı
güneşin gölgesidir belki esmer bir yüz kıvrımlarında.
bırak ne olduğunu şimdi
hayat ne değildir onu anlat bana
benim çılgın sözcüklerle çalıntı cümlelere alerjim var bilirsin
hayat bir çöplüğün kokuşmuşluğunu duymaksa
burunda alışıyor bu kokuşmuşluğa insanın kendiside
hayatın olmadığı yeri söyle bana ki
bende bileyim yerimi...
aptal bir gülümsemeyi anlatacak gülümsemeler takın
kendinden başka her ne olabiliyorsan onun taklidindesin
eşşeğin kürkünü niye giymez hiç kimseler
eşşek her daim eşşektir
değişmez eşşekliğini hayatın büyük gölgesel oyunlarına.
şimdi ne olduğunla değil
eşşek gibi olmamanla ilgiliyim ben
hayatın olmadığı yerdenim...
19 Temmuz 2009 Pazar
AŞK ADİ BİR OYUN
içinden sayıklaman gerek heceleri
bulutlarn geçişlerini aramalı gözlerin
çimlerden süzülmeli bir karartı ormanı delip geçmeli
dalgalar ürkek sevdalı eller gibi yanaşmalı kayaların tenine
bir hayal büyüdüğü yerlerden göçmeli doğduğu yerlere
zaman aşkın çıngırağını çalan çocuğa dokunmamalı hiç
aşk adi bir oyun gibi sahnelenmemeli...
yıldızı olmayan gecelerin yağmuru olmalı en azından
bulutlar öpüşmeli ve dudakları kıvılcımlar saçmalı
bu adi birleşmenin piç taneleri düşmeli saçlarına
gözlük camlarında akmalı piçlik
kollarından, sırtından vede bacaklarından
sen bir piçlikten görmelisin tohumun boy verdiğini.
iyiyle kötü iç içe girmiş gri tonlu bir bulut gibi
ve en açığında da en koyusunda da iyi ve kötü.
bırak sevgilin asi bir orospu gibi çığlıklar katsın uçurumun sessizliğine
senki hüznünün katili ince bacaklı şerefsiz birisin
koşmayı unutmak uçmayı unutmak gibidir
ve adımlarının güçsüzlüğü senin güçsüzlüğünden gelir.
şimdi sokaklarda onlarca çocuk adını bilmediğin oyunların içinde
ve bu sokaklar seni öğütmüşken
sen şimdi bir toz tanesiyken
bu denli ufalanmışken
adi bir sevgilinin yapıştırdığı bu kiri
temizlemez artık geçmişin gelecekte tuttuğu hayali...
bulutlarn geçişlerini aramalı gözlerin
çimlerden süzülmeli bir karartı ormanı delip geçmeli
dalgalar ürkek sevdalı eller gibi yanaşmalı kayaların tenine
bir hayal büyüdüğü yerlerden göçmeli doğduğu yerlere
zaman aşkın çıngırağını çalan çocuğa dokunmamalı hiç
aşk adi bir oyun gibi sahnelenmemeli...
yıldızı olmayan gecelerin yağmuru olmalı en azından
bulutlar öpüşmeli ve dudakları kıvılcımlar saçmalı
bu adi birleşmenin piç taneleri düşmeli saçlarına
gözlük camlarında akmalı piçlik
kollarından, sırtından vede bacaklarından
sen bir piçlikten görmelisin tohumun boy verdiğini.
iyiyle kötü iç içe girmiş gri tonlu bir bulut gibi
ve en açığında da en koyusunda da iyi ve kötü.
bırak sevgilin asi bir orospu gibi çığlıklar katsın uçurumun sessizliğine
senki hüznünün katili ince bacaklı şerefsiz birisin
koşmayı unutmak uçmayı unutmak gibidir
ve adımlarının güçsüzlüğü senin güçsüzlüğünden gelir.
şimdi sokaklarda onlarca çocuk adını bilmediğin oyunların içinde
ve bu sokaklar seni öğütmüşken
sen şimdi bir toz tanesiyken
bu denli ufalanmışken
adi bir sevgilinin yapıştırdığı bu kiri
temizlemez artık geçmişin gelecekte tuttuğu hayali...
22 Haziran 2009 Pazartesi
KÖZDE AYRILIK VAR
kendiliğinden doğdu güneş
birileri doğ demese doğmazdı elbet
kendiliğinden sevdim seni
istemeseydi içim sevmezdi elbet
hayatta en iyi bildiğimdir unutmak
kendimden başladım unutmaya
sonra sözcüklerimi ve gülüşleri
dal gibi bezenmeyi sevdim yapraklarla
kış gibi örtünmeyi beyaz yorganla
yazlarda beyazdan vazgeçtim
kışlarda yeşil yapraklardan.
unutmayı zor bilirler
ama en kolay olanıdır unutmak
çünkü hep en kolayı olmuşdur unutulmak.
uçurtmalar göğe serpildi mi
açılmak ister derin mavinin koynuna
ve bir el çeker tam göbeğinden
hatırlatır özgürlüğünün tam da orta yerinden
kölesidir aslında o maviliğinin.
unutmaların bir bir ip gibi sıkmasıdır
tamda yüreğimin merkezinden...
unutmak alev almak gibidir
tutuşmaya gör
hatırlanacak hiç bir şey kalmıyor
sevmek benim yalanım olsun
her yanımda közlerinden
binlerce ayrılık doğsa dahi...
birileri doğ demese doğmazdı elbet
kendiliğinden sevdim seni
istemeseydi içim sevmezdi elbet
hayatta en iyi bildiğimdir unutmak
kendimden başladım unutmaya
sonra sözcüklerimi ve gülüşleri
dal gibi bezenmeyi sevdim yapraklarla
kış gibi örtünmeyi beyaz yorganla
yazlarda beyazdan vazgeçtim
kışlarda yeşil yapraklardan.
unutmayı zor bilirler
ama en kolay olanıdır unutmak
çünkü hep en kolayı olmuşdur unutulmak.
uçurtmalar göğe serpildi mi
açılmak ister derin mavinin koynuna
ve bir el çeker tam göbeğinden
hatırlatır özgürlüğünün tam da orta yerinden
kölesidir aslında o maviliğinin.
unutmaların bir bir ip gibi sıkmasıdır
tamda yüreğimin merkezinden...
unutmak alev almak gibidir
tutuşmaya gör
hatırlanacak hiç bir şey kalmıyor
sevmek benim yalanım olsun
her yanımda közlerinden
binlerce ayrılık doğsa dahi...
12 Mayıs 2009 Salı
ADIMDA
her şey bir adımla başlıyor hayatımızda
ben bir adım yaklaşıyorum
sen bir adım uzaklaşıyorsun
ve bir adımlık dönüyor dünya
bir adımlık zaman geçiyor
ve biz olduğumuz yerde sayıyoruz.
olmadık bir zamandasın sen
olur zamanların akıntısında da ben
bütün mucizeler, hayaller ve umutlar
sana çıkarken;
sıradan, basit ve yalın olanda
doğaldı bulamamak seni...
bir adım ötedeydi mucizeler
çıkmaz bir sokağın başucunda dururken
duvarı atlayınca bulmaktı seni
doğal olarak dönüp gittim sokağın başından.
bir adım ötedeydi hayaller
gözlerini kısıp içindeki sese kulak verip
başlamaktı senin sözcüklerini karalamaya
doğal olarak ertelendin yine bir romandan.
bir adım ötedeydi umutlar
hayat bir şeyi istemekle başlıyordu
ve o şeyi ne kadar çok istersen oluyordu
doğal olarak ben yokum...
ben bir adım yaklaşıyorum
sen bir adım uzaklaşıyorsun
ve bir adımlık dönüyor dünya
bir adımlık zaman geçiyor
ve biz olduğumuz yerde sayıyoruz.
olmadık bir zamandasın sen
olur zamanların akıntısında da ben
bütün mucizeler, hayaller ve umutlar
sana çıkarken;
sıradan, basit ve yalın olanda
doğaldı bulamamak seni...
bir adım ötedeydi mucizeler
çıkmaz bir sokağın başucunda dururken
duvarı atlayınca bulmaktı seni
doğal olarak dönüp gittim sokağın başından.
bir adım ötedeydi hayaller
gözlerini kısıp içindeki sese kulak verip
başlamaktı senin sözcüklerini karalamaya
doğal olarak ertelendin yine bir romandan.
bir adım ötedeydi umutlar
hayat bir şeyi istemekle başlıyordu
ve o şeyi ne kadar çok istersen oluyordu
doğal olarak ben yokum...
4 Mayıs 2009 Pazartesi
DELİNİN HEYBESİNDEDİR AŞK
hiç bir zaman beklenen değildi o
beklemek bir nevi kalmaktı olduğu yerde
yer durduğunu sansa da
bulut bir dönme biçimiydi.
koynuna sığdırdığın bunca yara
dalın meyva vermesinden
sürülmesiydi toprağın
ve bu sürgünün tek mahkumu
sahipsiz açmış bir çiçek...
sevmek sürgün topraklarda
çiçek olup açmak
sevmek durduğunu sansan da
bulut olup dönmek
sevmek öze dönmek
susuz toprağın bulutla sevişmesinden
piç gibi boy vermek
ve yine zaman düzlemine inat
aynı günde
aynı saatte
aynı buluttan
su olarak doğup
kar sürüyüp
dolu düşmek gibi
bütün mevsimleri kendi deliliğine esir etmekte aşk...
beklemek bir nevi kalmaktı olduğu yerde
yer durduğunu sansa da
bulut bir dönme biçimiydi.
koynuna sığdırdığın bunca yara
dalın meyva vermesinden
sürülmesiydi toprağın
ve bu sürgünün tek mahkumu
sahipsiz açmış bir çiçek...
sevmek sürgün topraklarda
çiçek olup açmak
sevmek durduğunu sansan da
bulut olup dönmek
sevmek öze dönmek
susuz toprağın bulutla sevişmesinden
piç gibi boy vermek
ve yine zaman düzlemine inat
aynı günde
aynı saatte
aynı buluttan
su olarak doğup
kar sürüyüp
dolu düşmek gibi
bütün mevsimleri kendi deliliğine esir etmekte aşk...
29 Ocak 2009 Perşembe
KAHRAMANIM
insan sevince dünya aniden ısınıyor
güneş yeni doğmuş
bulutlar beyazlara bürünüp göğün boşluklarını doldurmuş gibi
bir mavilik sarıyor sevincini...
sevmek gibi gelir trenin gardan ayrılışı
ötüşü kafesinde kanaryanın
gülüşü bebeğin
ve öpüşü içimdeki çocukluğun...
gözlerinde hayal perdeleri
her sahnesinde ayrı bir oyun
kahramanı sen
kahramanım sen...
sevmek sözcüklerle büyüyen bir cümlede
şiirlere katmak seni dizelerce
ve yırtıp atmak sonra
kağıda sığdıramayınca gözlerini.
güneş yeni doğmuş
bulutlar beyazlara bürünüp göğün boşluklarını doldurmuş gibi
bir mavilik sarıyor sevincini...
sevmek gibi gelir trenin gardan ayrılışı
ötüşü kafesinde kanaryanın
gülüşü bebeğin
ve öpüşü içimdeki çocukluğun...
gözlerinde hayal perdeleri
her sahnesinde ayrı bir oyun
kahramanı sen
kahramanım sen...
sevmek sözcüklerle büyüyen bir cümlede
şiirlere katmak seni dizelerce
ve yırtıp atmak sonra
kağıda sığdıramayınca gözlerini.
21 Ocak 2009 Çarşamba
DENİZE GEBE BULUT
Hayal yüzler geçiyor gözlerimden
İçimde donuk bakışlı bir çocuk,
Elleri göğsünde kenetlenmiş
Gülüyor uzaklardan belli belirsiz…
Çıldırmış bir kadın geçiyor tren garından
Gürültüsü artıyor bakışlarının telaşında
Her şey raydan çıkıyor
Tren, gar, kadın ve raydan çıkmalar dahi…
Bahar hüzünlü geliyor yine
Erik ağaçlarını beziyor gelinliğine
Uzun sürmüyor tabi balayı
Soğudu mu ansızın sevgi
Kırıp geçiyor dalın, yaprağın, çiçeğin…
Çıldırmış bir kadındı
Bir bahar gününde geçiyordu arasından erik ağaçlarının…
Gözlerini Kızılırmağın en telaşlı gününden almıştı.
Toros dağlarından buzul bir hüzün sarıyordu dudaklarını
Saçlarına Mardin akşamlarının karanlığı çöküyordu ansızın.
Her şeyi çıkardı rayından
Yüreğimi, sevdamı, hüznümü, benliğimi…
Çıldırmış bir kadındı
Bir bulut gibi
Denizlere gebe bir çılgınlığın içinde
İçimdeki susamışlığın suskunluğundaydı.
İçimde donuk bakışlı bir çocuk,
Elleri göğsünde kenetlenmiş
Gülüyor uzaklardan belli belirsiz…
Çıldırmış bir kadın geçiyor tren garından
Gürültüsü artıyor bakışlarının telaşında
Her şey raydan çıkıyor
Tren, gar, kadın ve raydan çıkmalar dahi…
Bahar hüzünlü geliyor yine
Erik ağaçlarını beziyor gelinliğine
Uzun sürmüyor tabi balayı
Soğudu mu ansızın sevgi
Kırıp geçiyor dalın, yaprağın, çiçeğin…
Çıldırmış bir kadındı
Bir bahar gününde geçiyordu arasından erik ağaçlarının…
Gözlerini Kızılırmağın en telaşlı gününden almıştı.
Toros dağlarından buzul bir hüzün sarıyordu dudaklarını
Saçlarına Mardin akşamlarının karanlığı çöküyordu ansızın.
Her şeyi çıkardı rayından
Yüreğimi, sevdamı, hüznümü, benliğimi…
Çıldırmış bir kadındı
Bir bulut gibi
Denizlere gebe bir çılgınlığın içinde
İçimdeki susamışlığın suskunluğundaydı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)