Başak tenli bir bebek gibi doğuyor,
İki tepenin ayrıştığı noktadan güneş.
Elleri nasır yumağı bir ana geçiyor,
Toprak, yumru yumru dağılıyor ayak uçlarında.
Binbir rengin giydirildiği taze gelin,
Süpürür rüzgarı etekliğinde bir dağ.
Yollara düşer hüzün;
Çıplak fahişelerin göğsünden damlar gibi
Boşalır bulutların gözyaşları.
Ve kuşanır taze gelin,
Fahişelerin göğsünden bebeğin gülüşünü.
Saçları sarı gözleri ela,
Bir bahar,
Sürter hayatının tenhalıklarında.
Kuşatılmış bir özgürlüktü bizimkisi.
Her an susturulmuş,
Öfkesi dahi kusulmamış.
Yıllar iki ağacın arasında gerilmiş,
Bir ipte kurutmakta öfkemizi.
Kuruyan yaprakların dökülmesine inat;
Islaktır yamacında
Gelincikler dağların…
Şimdi söylenmemiş sözler gizlidir ezgilerde.
Ve can almaz hiçbir sözcük,
Yalnız derin bir yaradır unutulmak istenen.
Ölümle kardeşcesine,
Heran ve hiçin arasında sıkışan,
Kahpe bir gülüştür uçurumlarımda yankılanan…
Dağları sevdimi insan,
Dağ gibi sever olmaz.
Seveceksin karıncayı görmeden,
İncitilmiş düşlerin kuytuluklarında boğulmadan,
Aniden ürpererek…
Serpileceksin sabahın seherinde ansızın;
Çiğ düşeceksin otlara,
Pişmek için güneşin tebessümüyle.
Sevmek varolmaktır.
Yokoldum diye düşünmez damla,
Bir bulut besliyorsa denizleri,
Ve sen bir fahişe gibi
Tüketiyorsan içindeki damlaları...
Bilki!
Kızgın bir volkanın başına kondurulmuş
Soğuk bir taçsın yalnızca…
SairtekkaS
1 yorum:
yağmur zamanı şimdi;
yağmur..
kimbilirki kızgın dağların tepesindeki bulutu;
bulutun toz olup toprağa karıştığını...
yağmur zamanı şimdi
uzaklaşan yaşamın tozlu yollarını yıkama zamanı
ah bir esse yel;
şöyle soğuktan
açsa artık memelerini fahişeler
emsem, emsem, emsen...
F.A. 04.06.2008
Yorum Gönder