İnan diye başladı bu yaşam
Sulandı durdu önceleri,
Boztepeler de, Kırşehirlerde...
Yani bildik bütün bozkırlarda ki gibi.
Aynı hikayelerin tanıdık yüzleri.
Hani acıları değil midir ki onları büyüten
Bazen bir ninni,
Bazen bir ağıt yüklü.
Ve her an yanı başında duran çaresizliğin yüzü.
Mutluluk mu?
Kuru ekmeğin üstüne katık yapılan
Bir baş soğan gibi
Başı dik babamın sert ve sevecen gözleri.
Düşündüm de
Hala bir soğan gibi yaşartır gözlerimi.
Döndü anamı bilmezsiniz siz,
Belki bu bozkırları da.
Ve hiç kimse göremedi benim gibi
Asırlık çınar heybetiyle bulutlara değin uzanışını.
Yüreğinin toprağına ekti.
Önce kocasını
Sonrasında oğlunu.
Babamı...
Ve o topraktan biçildi
Baştan aşağı bütün bedenimi saran sevgisi.
Önce usul usul eserdi.
Ve bütün kavak ağaçları bilirdi Döndü’nün sevgisini.
Bir gerçek,
Bir düş gibi.
Anam Fadime’nin saçları dalgalanırdı,
Ki!
Bir iki sefer gördüğümü anımsarım sırma saçlarını.
Bazen gecenin karanlığındaymış gibi siyah,
Bazıları ak ışığa bürünmüşçesine beyaz,
Kiminde de kınalar yakılıp ta kızıla çalmış.
Bir denizin sessiz yüzünde seğiren dalgalar gibi
Taranıveriyordu göz ucuma saplanıp kalan rüzgarla.
Oysa ki bu yaşamların kıyısına
Sokulamadı hiçbir zaman
Denizin tuzlu ve serin suları.
O yüzdendir ki deniz bir özlemdir.
Mutluluk gibi...
SairtekkaS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder