artık uzun zamanın dostlarına yer yok gönlümde
herkes zamanlarından paylarını yaktı ve gitti
insan yüreği yangın yeri gibidir her daim bir duman
közleri eşelemeye korkar olursun
binlerce sahipsiz kemiğin DNA sından çıkan sen...
isimlerini yazmak istemezsin hiç bir satırında
yeri olduğu zamanlar gibi yokluğundada isimsiz aşklar vardır
kimselerin bilmediği senin sakin limanın
ve o limanıda dalgalar döver çoğu zaman seni döveceklerle...
insan anlatamaz kendine, karşısındakine
insanın kendinde bittiği bir nokta vardır
ve kendini bitirdiği bir nokta...
aldatılmak hiç koymamalıydı içinde seviliyorum duygusu olmasa
insanın duruşları önemlidir
hayata karşı
sevgiliye karşı
dosta ve düşmana karşı
ve bir yerinden yamuluyorsan birine
duruşundan çok yamukluğundur içinde bükülen özünden...
ismi geçmeyecek hiç bir sokakta
kuru numaralarla çizilen haritalar gibi
1, 5, 9, 17 gibi anlamsız kalacak...
düşünmeyecem demiyorum
sevmiyorum demiyorum
kendimdeyim yine
sadece kendimleyim...
sonsuzluğun ilk durağı
4 Ocak 2012 Çarşamba
10 Ekim 2010 Pazar
Saklambaç
Bir sabah
Ansızın çıka geldiğinde
Bakmışsın ki
Süpürülmüş sokaktan anıların.
Korkmalıydın.
Ki!
Korkmak yakışıyordu gözlerine.
Bakmalıydın,
Gecelerimde yıldızlara atılmış çeltiklere.
İnanmaz artık bu sokak,
Belki yıldızlar,
Çeltiksizlerden.
Onlarda habersizdi yokluğundan.
Küçükken;
Kazalara kurban giden oyuncaklarımdan olsa gerek;
Hepsini çok severdim,
Elden düşme olsalar dahi.
Oradan bilirim sevginin kırılganlığını.
Hep değişen zamana inat
Değişmedi sevginin kırılganlığı.
Ki!
Kıra kıra oyuncaksızlığı
Kırıla kırıla yalnızlığı öğreniyor insan.
Çocukluğumda en çok sevdiğim oyundu,
Umut perisini gizlendiği yerde aramak.
Olmayacak diye düşündüğünü umut ederdin
Sonra başlardın aramaya.
Perinin kendisinden haber çıkmazdı.
Olmayacakları sorarsanız
Onlarda bir olur başkada olmazdı.
Şimdi
Boşuna gelmişsin bu süpürülmüş sokağa.
Saklanmadı hiçbir vakitte umut perisi
Kırık oyuncaklar sokağına.
Korkmalıydın.
Ki!
Korkmak yakışıyordu gözlerine.
Sobe mi dedin...
Ansızın çıka geldiğinde
Bakmışsın ki
Süpürülmüş sokaktan anıların.
Korkmalıydın.
Ki!
Korkmak yakışıyordu gözlerine.
Bakmalıydın,
Gecelerimde yıldızlara atılmış çeltiklere.
İnanmaz artık bu sokak,
Belki yıldızlar,
Çeltiksizlerden.
Onlarda habersizdi yokluğundan.
Küçükken;
Kazalara kurban giden oyuncaklarımdan olsa gerek;
Hepsini çok severdim,
Elden düşme olsalar dahi.
Oradan bilirim sevginin kırılganlığını.
Hep değişen zamana inat
Değişmedi sevginin kırılganlığı.
Ki!
Kıra kıra oyuncaksızlığı
Kırıla kırıla yalnızlığı öğreniyor insan.
Çocukluğumda en çok sevdiğim oyundu,
Umut perisini gizlendiği yerde aramak.
Olmayacak diye düşündüğünü umut ederdin
Sonra başlardın aramaya.
Perinin kendisinden haber çıkmazdı.
Olmayacakları sorarsanız
Onlarda bir olur başkada olmazdı.
Şimdi
Boşuna gelmişsin bu süpürülmüş sokağa.
Saklanmadı hiçbir vakitte umut perisi
Kırık oyuncaklar sokağına.
Korkmalıydın.
Ki!
Korkmak yakışıyordu gözlerine.
Sobe mi dedin...
Mertçe
Kırıldığında kanatları kuşların
Gökyüzünde bulutlar ulaşılmazdır artık.
Düşlerde kaldığında umutların
Gitmek istediğin uzaklar varılmazdır artık.
Karanlığa doldurduğun yağmur sularına
Doyar; saksıda çiçek, havada serçe.
Yıllardır dökülen onlarca damlanın hatrına
Seviyorum desen, bir defalık, mertçe...
Gökyüzünde bulutlar ulaşılmazdır artık.
Düşlerde kaldığında umutların
Gitmek istediğin uzaklar varılmazdır artık.
Karanlığa doldurduğun yağmur sularına
Doyar; saksıda çiçek, havada serçe.
Yıllardır dökülen onlarca damlanın hatrına
Seviyorum desen, bir defalık, mertçe...
Bu Gece
Bu gece
Bin bir gece masallarının içinden çıkmış
Minik bir kuş gibi
Kanat çırpmakta yüreğim.
Bu gece
Akıntıya ters nehirlerde
Bir balık gibi süzülmekte sevdan
Yüreğimin kıyılarına.
Bu gece
Adı koyulmamış bebeklerin
İlk gülüşlerindeki masumiyette gizli
Ceylansı ürkek bakışların.
Bu gece
Nice sevdaların heba olduğu şehirlerde
Her mahallenin her sokağında yağmur altında
Hayalinle yürüdüm saatlerce.
Bu gece
Bin defa sayıkladığım isminle
Tüketmek istercesine içimdeki sensizliği
Kanattım duvarları şuursuzca...
Bin bir gece masallarının içinden çıkmış
Minik bir kuş gibi
Kanat çırpmakta yüreğim.
Bu gece
Akıntıya ters nehirlerde
Bir balık gibi süzülmekte sevdan
Yüreğimin kıyılarına.
Bu gece
Adı koyulmamış bebeklerin
İlk gülüşlerindeki masumiyette gizli
Ceylansı ürkek bakışların.
Bu gece
Nice sevdaların heba olduğu şehirlerde
Her mahallenin her sokağında yağmur altında
Hayalinle yürüdüm saatlerce.
Bu gece
Bin defa sayıkladığım isminle
Tüketmek istercesine içimdeki sensizliği
Kanattım duvarları şuursuzca...
5 Ekim 2010 Salı
Bugünde Olmadı
Bugünde olmadı.
Beklediklerim beklediğimden habersiz
Görünmediler hiç.
Yine yağmur vardı
Sokaklarda ince bir su almış gitmekteydi başını.
İnsanlar yürüyorlardı
Atlıyorlardı suların üzerinden
İncitmiyorlardı gidişleri.
Seni düşünerek
İncitiyorum gidişini.
İnce suyun izinde
Seni sürüyorum sokakların tenhalığına doğru.
Belirsiz bir gelişin varken
Düşüncelerime kurduğun pusulardan olsa gerek
Ansızın dağılıyorsun sokakta
Belleğimde kapkara bir asfalt lekesi olarak kalıyorsun.
Bugünde olmadı.
Umutlarımda belirirken gözlerin
Deliyordu bulutu güneşin ışığı.
Süzülüyordu gözlerime doğru kızıl saçların tellerinden
Burnumdan dolan toprak kokusuna inat
Kamaşan gözlerimde tükeniyordu gözlerinin ışığı
Duyumsayamıyordum artık senli bir yaşamı.
Okyanus ne kadar severse içindeki damlayı
Bende seni o kadar seviyordum
Oysa sen, senle varolmamdansa
Bulut olmayı sevdin.
Gidişin özgürlüktü senin için
Uzaktı ve varılmazdı benim için
Bir kuşun kanat çırpmasıydı sonsuzluğa
Sonunda kuşun ölmesiydi
Kanatlarsa çırpılmaktaydı hâlâ göğünde sonsuzluğun.
Bugünde olmadı.
Gecenin bağrından silip de atamadım hiçbir yıldızı
Tutunmuştun göğün aynı derinliğine hayal iplikleriyle
Sallanıyordun rüyalarımla yaşamımın arasında.
Aramızdaki uçurumda yankılanan zamandı.
Asırlar biriktiğinde zulamızda
Sağırlığı andıran bir sessizlik birikti yankıda.
Dönmeni bekledim sonsuzluktan
Kanatlarına yüklediğin özgürlüğünle.
Oysa ki!
Seni sevdiğim ilk andan beri tutsağı olmuştun aşkımın.
Aşk kanatlarında ki özgürlüğün gözleriydi.
Dağladığımdan beri
Aşkın gözü kördür sevgili!...
Beklediklerim beklediğimden habersiz
Görünmediler hiç.
Yine yağmur vardı
Sokaklarda ince bir su almış gitmekteydi başını.
İnsanlar yürüyorlardı
Atlıyorlardı suların üzerinden
İncitmiyorlardı gidişleri.
Seni düşünerek
İncitiyorum gidişini.
İnce suyun izinde
Seni sürüyorum sokakların tenhalığına doğru.
Belirsiz bir gelişin varken
Düşüncelerime kurduğun pusulardan olsa gerek
Ansızın dağılıyorsun sokakta
Belleğimde kapkara bir asfalt lekesi olarak kalıyorsun.
Bugünde olmadı.
Umutlarımda belirirken gözlerin
Deliyordu bulutu güneşin ışığı.
Süzülüyordu gözlerime doğru kızıl saçların tellerinden
Burnumdan dolan toprak kokusuna inat
Kamaşan gözlerimde tükeniyordu gözlerinin ışığı
Duyumsayamıyordum artık senli bir yaşamı.
Okyanus ne kadar severse içindeki damlayı
Bende seni o kadar seviyordum
Oysa sen, senle varolmamdansa
Bulut olmayı sevdin.
Gidişin özgürlüktü senin için
Uzaktı ve varılmazdı benim için
Bir kuşun kanat çırpmasıydı sonsuzluğa
Sonunda kuşun ölmesiydi
Kanatlarsa çırpılmaktaydı hâlâ göğünde sonsuzluğun.
Bugünde olmadı.
Gecenin bağrından silip de atamadım hiçbir yıldızı
Tutunmuştun göğün aynı derinliğine hayal iplikleriyle
Sallanıyordun rüyalarımla yaşamımın arasında.
Aramızdaki uçurumda yankılanan zamandı.
Asırlar biriktiğinde zulamızda
Sağırlığı andıran bir sessizlik birikti yankıda.
Dönmeni bekledim sonsuzluktan
Kanatlarına yüklediğin özgürlüğünle.
Oysa ki!
Seni sevdiğim ilk andan beri tutsağı olmuştun aşkımın.
Aşk kanatlarında ki özgürlüğün gözleriydi.
Dağladığımdan beri
Aşkın gözü kördür sevgili!...
1 Haziran 2010 Salı
UNUT GİTSİN
Her giden geldiğinde sözler getirmedi ki
bu kadar inanmak içinden duymaktı müziğini
doğadan esinlendiyse en büyük bestekarlar
yalnızlığın bestesinide insandan çaldı ağaçlar
içindeki sessizlik ağaçların suskunluğu gibi
içindeki sessizlik yaprağın düşerken çıkardığı essizliği
içindeki yalnızlık senin kendi müziğin.
şimdi onlar yeni gülücükler peşinde
tenine sokulan rüzgarın tatlı serinliğine bürnüpte gelecekler
tozu dumana bulutu dağa yalnızlığını sanki rafa kaldırmaya gelecekler
inanki en büyük yalnızlığındır onlara inanman
içinden mırıldan
giden gider
gitsin
gitmeler gelmelerden öte
hiç gidilmeden kalmamaktır sorun
ve gidildiğindeunutmamaktır...
unut gitsin
zaten lanet bir şeydir
unutulmadığını bileni unutmamak
tek başına verdiğin bir savaştır
her halinle kaybettin
iyisi mi
giden
gitsin
sende
unut gitsin...
bu kadar inanmak içinden duymaktı müziğini
doğadan esinlendiyse en büyük bestekarlar
yalnızlığın bestesinide insandan çaldı ağaçlar
içindeki sessizlik ağaçların suskunluğu gibi
içindeki sessizlik yaprağın düşerken çıkardığı essizliği
içindeki yalnızlık senin kendi müziğin.
şimdi onlar yeni gülücükler peşinde
tenine sokulan rüzgarın tatlı serinliğine bürnüpte gelecekler
tozu dumana bulutu dağa yalnızlığını sanki rafa kaldırmaya gelecekler
inanki en büyük yalnızlığındır onlara inanman
içinden mırıldan
giden gider
gitsin
gitmeler gelmelerden öte
hiç gidilmeden kalmamaktır sorun
ve gidildiğindeunutmamaktır...
unut gitsin
zaten lanet bir şeydir
unutulmadığını bileni unutmamak
tek başına verdiğin bir savaştır
her halinle kaybettin
iyisi mi
giden
gitsin
sende
unut gitsin...
18 Nisan 2010 Pazar
en iyisi
en iyisiyim yok etmelerin
en iyileri değil iyisi olmaya
yok etmek yeterli bir iyiyi
en iyisi olmaya...
en iyileri değil iyisi olmaya
yok etmek yeterli bir iyiyi
en iyisi olmaya...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)