31 Ağustos 2009 Pazartesi

KÜSÜŞKEN

düşsel bir yorgansı sarışı vardı
hayat kavalın ezgisinden giderken
sular ılık akardı karanlıkta
korkular yalın ayak yürürdü kayalıklarda
dikenlerden çizilen kollar
iterdi ellerin dokunganlığını...

sen karakalem bir tasvirde
gözlerin pembe düşler sadeliğinde bakarken
güneş aynı sıcağında kavururdu
yaşam bir boyut sorunu
noktadan virgüle geçmiş gibiyim
üçüde birbirinden habersiz
son sözün ardı sana bırakılmış...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Hayatın Olmadığı Yerdeyim

sana ne diyebilirim ki artık
oluktaki su gibisin sonun kanalizasyon
onunda sonu toprak
belki bir yaprak
bir seher yelinin raksı
güneşin gölgesidir belki esmer bir yüz kıvrımlarında.

bırak ne olduğunu şimdi
hayat ne değildir onu anlat bana
benim çılgın sözcüklerle çalıntı cümlelere alerjim var bilirsin
hayat bir çöplüğün kokuşmuşluğunu duymaksa
burunda alışıyor bu kokuşmuşluğa insanın kendiside
hayatın olmadığı yeri söyle bana ki
bende bileyim yerimi...

aptal bir gülümsemeyi anlatacak gülümsemeler takın
kendinden başka her ne olabiliyorsan onun taklidindesin
eşşeğin kürkünü niye giymez hiç kimseler
eşşek her daim eşşektir
değişmez eşşekliğini hayatın büyük gölgesel oyunlarına.
şimdi ne olduğunla değil
eşşek gibi olmamanla ilgiliyim ben
hayatın olmadığı yerdenim...