eski aşklar vardır acıtan
birde aşk dahi olmayan eskiler...
eskiler kınını kesmeyen kılıç gibi
keskindir kanatmak için gırtlağını
inandığın kadar insan olma zorunluluğun vardır içinde
bazende hiç inanmazsın akışına bırakırsın her şeyi
bir nehirde sürüklenen tomruk gibi
nehir nereye akarsa sende oraya
nehir ne kadar sağlam bırakırsa seni o kadar sağlamsın yani
hani iki parçaya ayrılmışsanve kalan parçada sen benim diyebiliyorsan
diğer parçada ben diyebiliyorsa
sen paramparça benlere bölünmüşsün
hangi ben sen olabiliyorsa...
bölüneceksen nehre karşı koy diyen bir isyanın sesi varsa içinde
ve bölündüğünde bu ses çoğalıyorsa nehrin sesiyle
hangi sen benimden öte tüm senler aynı sesse
zorunluluktan değildir işte o an insan olmak
ve parçalandıkça büyümektir aslında
tek bildiğin doğru nehirlerin yönünü değiştirmez
ama binlerce doğruya bölünen çığlığın
işte o zaman nehrinde bir türküsü olur...
yüksek dağların karından arındım
toprağın özünü özümle karındım
bugünümde varım yokluğumla yarındım
arşına varmaya kendimden arındım.
kimselerden gelenim ben kimselere giden
varın zerresindeyim yokun gölgesinden
bilsende bilmesende allahın nefesinden
kimselerden sen kimselere sen...